Cuma, Nisan 11, 2014

Elbette Kediler

Hop!
Yokluğumda neler yaptın ulan sevgilim okuyucum? Dinleyeceğimden filan değil de… işte… formaliteden sorayım dedim.


Neyse… bu konuda (sana zahmet başlığa bir bakıverirsen, hangi konudan bahsettiğimi anlarsın cicim… hadi yorma beni.) yazmasam, öleceğim kesin olacağı için yazmak zorundayım.
Ve bunu da, beni tanıyan herkes bilir.
“Ay, zaten bütün kadınlar da kedileri sever!” gibi bir şey değil bu. Ben, yalnızca bazı insanlara nasip olduğu gibi, aşkla, hatta tapınmaya çok yakın bir huşu ile bağımlıyım kedilere. Evet. Bu noktayı aklından çıkarmadan devam et okumaya lütfen… adamı hasta etmeyin.
Mesele sevimlilikleri, oyunculukları ve hatta kusursuz zarafetleri bile değil. Ben engellisinden, hastasına, ya da en sağlıklısına; en salağından, en zekisine; en uysalından, en hırçınına; en güzelinden, en çirkinine tüm kedilere bayılıyorum. Karakterlerine, tavırlarına, küsmelerine, manipülasyon yeteneklerine…
Bak, mesela benim kedim Çapul… kendisini öpme olayını biraz abartırsam (yani iki azarlamaya rağmen hala durmuyorsam - ki genellikle durmam -) anında suratımın ortasına indiriyor pençeyi. Çünkü bir insanın tatlı dille eğitilemeyeceğini öğrenmiş. Üstelik bütün kediler de bilir bunu. İnsanlara bir şey yaptırmak istiyorsan bunun çeşitli yolları var. Diyelim ki kumunun temizlenmesini istiyorsun ve bunu yapmıyorlar, o halde git ve ayakkabılarına (bu noktada araya gireyim, ayakkabı temsili olarak kullanıldı. mevzubahis obje halı, yatak…vs. olabilir.) işe… belki biraz bağırır-şikayet ederler, ama en kısa zamanda kumun temizlendiğini görürsün. Mama kabın boş ve aç mısın? Bacaklarına sürün ve bağırarak, mama kabına doğru güt insanını… fark edecektir. Oh! Karnın da doyduğuna göre masaj yaptırıp, uyumak istersin herhalde… o zaman kitap okumakta olan insanının kucağına atlayıp, kitaba kafa at ve kitabın düşmesini sağla. Ama bu işi mutlaka mırlayarak yapmalısın, yoksa huysuzlanırlar. Birkaç denemenin sonunda muhakkak kitabı kenara kaldırıp seni okşamaya başlayacaktır, eminim bundan. Hadi iyi uykular…
Ha… ama öte yandan eğer bir şeyi yapmamalarını istiyorsan, tehdit, azarlama filan gibi şeyler asla işe yaramaz. Çünkü anlamıyorlar, bas pençeyi! Ancak o zaman seni rahat bırakırlar.


Aslında ben saatlerce anlatabilirim bunun gibi şeyleri, ama bazılarınız yine de anlayamayacak yazık ki. Bazılarınız da, “aman sanki biz bilmiyoruz!” gibi havalara girecek… işte en çok bu ikinci gruba kıl oluyorum! Ama öteki tarafta bulunan, anlattığım ve anlatmadığım her şeyi bilen ve fakat “ayyy… aynı bizim Minnoş gibi!” diye düşünerek, yazdıklarımı ukalalık yapmadan benimle paylaşabilen grup, hastanızım. Canımsınız lan! Neyse.
Benim yine hevesim kaçtı… hiçbirinize, hiçbir halt anlatmak istemiyorum. Kediler de bize kalsın anasını satayım!
Kedilere kötü davranırsanız da aklınızı alırım, haberiniz olsun. Tavrıma, asla imlama ettiğim kadar dikkat etmem… kaldı ki imlama da yeterince özen gösterebildiğimi düşünmüyorum. Gerisini var sen düşün okuyucu.
Akıllı ol, beni delirtme.

…daha fazla…