Pazartesi, Aralık 13, 2010
Geçer Geçmez
Perşembe, Ekim 14, 2010
Şizofman İçin Karalamalar
Günün en güzel saatinde
Bir merhabaydı duyduğu
Her rastlantı gibi geldiğinde
Herkesin en mutlu olduğu
Harfler kalkıp gidiyor hikayemden, durduramıyorum. Anılardan bahsetmek istemediğimi anlıyorum, gerçekler anlatmak istediğim, hissettiklerim..
Çok eski değil, en eski de değil hayatımda. Ama en çoklardan biri. Hani şu üçlü... onların bir diğer "tek"i. Burada 'tek' kelimesinin neden tırnak içerisinde olduğunu az sonra anlayacaksınız, bir-iki paragraf daha sabredin.
Aylarca konuşmadığımız olabiliyor bazen, sonra sanki hissetmiş gibi tam da ihtiyacım olan anda bir ses ediveriyor. Canı sıkıldığı, yalnız kaldığı için değil arayışı... özlediği için, ya da öyle istediği için, sebepsiz. Anlayamıyorum, fakat anlamak da istemiyorum. Sanırım en çok bu gizemin, gizem oluşunu seviyorum.
Ben pek konuşkan değilim, genellikle. Buna rağmen bugüne dek, tam otuz saat boyunca konuşmayı başarabildiğim tek insan o. Herşeyini bildiğimi sandığım, herşeyimi biliyor sandığım ve yine de zaman zaman kendisiyle ya da benimle ilgili beni şaşırtmayı başaran tek insan. Aslında herşeyimi bilen bir kaç kişiden biri, ancak herşeyin her ayrıntısını bilen tek. En yakınlarımdakilere dahi yanlış anlaşılabilirim korkusuyla, belki de sırf utandığımdan diyemediğim herşeyi anlatabileceğim, asla utanmayacağım ve beni asla utandırmayacağını bildiğim tek kişi belki. Şüphe duymayacağım, tek. Durumumu bilen, anlamasa da anlayış göstermeyi başarabilen tek. Bir krizin öncesinde ve sonrasında yardım aldım pek çok kişiden, ama o, devam eden bir krizi durdurabildiğine şahit olduğum tek insan. Konuştuğumda bir kez bile inanmazlık görmediğim, aksine gözlerinde koşullar ne olursa olsun hep destek gördüğüm tek tanıdığım. Benim hayatımda yer etmiş ve ona kesinlikle ters olan şeyler için dahi yutkunup yanımda kalabilecek gücü kendinde bulan, ihtiyacım olduğunu bildiği her an kilometrelerce uzaktan elini omzuma koyabilen dosttan öte desteğim.
"Gerçek dost sizinle birlikte ağlayan değil, ağlarken sizi güldürmeyi başarandır." diye bir söz vardır ya hani. İşte bu cümlede adı geçen 'gerçek dost' onun ta kendisi. Hissediyor, biliyor bu düşüncemi içten içe. Biliyorum. Bildiğini bilmek, anlatamıyor olmanın ağırlığını hafifletiyor biraz da olsa. (Keşke gerçekten ne denli değerli olduğunu ona anlatabilecek gücüm olsa, keşke herşeyi açıklayabilecek kadar kuvvetli olsa kalemim diye düşünüyor yazar.) Sonra bilgisayar ekranındaki boş sayfayı açmış, elimden geldiğince anlatmaya çabalıyorken buluyorum kendimi. Yerini asla dolduramayacağımı biliyorum, kimsenin anlamasını bekliyor değilim. (Sonraki cümleyi yazarken hafif bir tebessüm eşliğinde ekrana göz kırpacak yazar.) Sen anlıyorsun.
Cuma, Eylül 17, 2010
Arada Bir Yerde
Çarşamba, Eylül 15, 2010
Yazı İşleri
Cumartesi, Ağustos 28, 2010
Döngü
Çokomalimim
Tanıştığımız günü dün gibi hatırlıyorum diyebilmeyi çok istediğim, ama hatırlayamadığım üç kişiden biridir o.. Aynı zamanda bu üç kişi, en sevdiğim üç kişidir de.. Arkadaş değil, kardeş kategorisine dahildirler.. Üçünü de eşit seviyor olmama rağmen, onun başka özellikleri vardır ki diğer herkesin arasından sıyrılmasını sağlar benim için.. Neresinden başlayacağımı bilemediğim bu hikaye çok özel bir günle başlamalı anlatılmaya..
***
Bir gün işe gittiğimde ofiste bekliyordu.. Bana bir sürprizi olduğunu söyledi, elinde üzerine delikler açılmış bir kutuyla, masanın arkasına bir şey arıyor gibi bakınarak.. Sonra duvarın dibinde yerde yürüyen minicik şeyi alıp tanıştırdı bizi, "Rıfkı".. Kendisine bir gonzales almıştı ve bana da bir tane almıştı hazır oradayken.. O günü hiç unutmayacağımı ben biliyorum, o bilmiyor.. ama az sonra herkesle birlikte kendisi de öğrenecek.. O gün benim hayatımda ilk defa sebepsiz bir hediye aldığım gündür.. Daha fazla uzatıp o günün özelliğini kaybetmesine göz yummayacağım şimdi.. Bilmeniz gereken tek şey şu ki, o, "Sadece o anda aklında yer edinebildiğiniz için size bir canlı hediye edebilen"dir..
Evlerimiz yakındı uzunca bir zaman için ve herşey çok güzeldi o zamanlar.. Gecenin üçünde keyifli olduğum (olduğu) için, ya da keyifsiz olduğum (olduğu) için kapısını çalabiliyordum.. Bazen sadece yeğenimi (Brownie) sevebilmek için gittiğim yerdi orası, bazen sadece diğerlerinden uzaklaşmak için.. Kendimi güvende hissettiğim çok az yerden biriydi onun evi, o orada olduğu için.. Kendi evimde ağladığımı bildiği için üşenmeyip gelir, beni yataktan çıkarıp kendi evine götürür ve oyalardı çocuğu gibi.. Onun için yemek yapmayı severdim, benim için yemek yapmasını da severdim.. Yediğim en iyi kanlı parmağı (salçalı sosis) pişiren kişidir de aynı zamanda.. Şimdi eskisi kadar yakın değil evlerimiz, ama inanıyorum ki biz hala öyleyiz.. Yalnız kaldığımda, ya da kalamadığımda, gece müzik dinlerken, burada olsa da, olmasa da hala dertleşiyorum onunla.. Ailemin duvarlarla sohbet ettiğimi sanıyor olması önemli değil, bilmiyorlar orada onun olduğunu.. Bilmiyordu bunu yaptığımı, belki hissetmiyordu da, ama okuyacak herkesten çok daha iyi anlayacağı kesin.. (yazar kıkırdıyordu bu son satırları yazarken.) Kısacası, yakın ya da uzak olması fark etmez, çünkü o daima "Kronik komşu"m olarak kalacak..
Hiç gitmek istemediği bir yere bile, ben tek başıma gitmekten korkuyorum diye gelebilendir o.. Pek çok yerde, pek çok partide dans ettim onunla.. Herşey bir yana da, dans edebilendir o, dans ettirendir aynı zamanda.. Bazılarında migren kisvesi altında ne badireler atlatıldığını biliyorum.. Hala bazen çilekli kokusu geliyor burnuma migren ilacının.. "Ne yapıyor acaba bu ara, iyi mi?" diye sık sık anıyorum ismini.. Diğerlerinin kelimenin tam manasıyla yalnız kalabilmesine hep imrenmişimdir ve bu konuda beni anlayabilecek tek tanıdığımdır o.. En korkutucu sanrılarımla dalga geçebileceğim kişidir ve bu şakaların aslında pek de şakayla ilgisi olmadığını en iyi bilendir.. Bu konuyu da çok uzatmayacağım.. "Aslında normal olan bizleriz, onlar deli" diyebileceğim kişidir o..
Anlatabileceğim çok şey var onunla ilgili, ama daha fazlasını paylaşmak istediğimden pek de emin değilim.. "Mim" diye çağıranlar da vardır onu, "Mali" diye de.. Ama onu tanıyan herkes bilir ki, "Çokomel"dir o aslında.. (Bu son cümleyi yazarken de kıkırdamış olabilir yazar, kimbilir..)
Doğum günün tekrar kutlu olsun... İyi ki de doğmuşsun!
İyi ki varsın... İyi ki dostum olmuşsun!