Çarşamba, Temmuz 30, 2008

ben heykelciği

Kirli mi yoksa yorgun mu hissettiğime karar veremediğim anlardan biri,
yine. Nedense zaman daha çok geçsin, iyice ilerlesin, mümkün
olduğunca uyumayayım, dinlenmeyeyim diye cebelleşiyorum saatin tik
taklarıyla. Ne kadar çok uykusuz kalırsam, o kadar daha yorulur bedenim
ve neticesinde de o kadar hissiz bir uykuya dalarım diye belki. Rüyalar
gelip kandırmasınlar diye belki. Belki de sadece eski kabuslarla
uyanmaktan korkuyorumdur, ya da yenilerinden...
Tanıdığım uzun boylu çocukların en belirgini, en saçma ve en büyük
korkularla bakıyor gözlerime aynadan. Yalnızlıktan korkuyor ölesiye,
yalnız kalmak istiyor. Karanlıktan korkuyor, gecenin en karanlık saatinde
evin en karanlık köşesine siniyor. Aldanmaktan korkuyor, kanıyor tüm
düşlerine. Delilikten korkuyor, çocukluğu ardına gizleniyor sonunda,
korkudan. Korku kelimesinden korkuyor en çok... Korkudan kaçıyor,
sığınıyor korkularına.
***
Kirli hissediyorum bu gece. Hayatın tüm tozu toprağı üzerimde,
katılaşmış çamurdan farksız bir ağırlık. Taş gibi sert... Yıkasam olmuyor,
kazımaya kalksam olmuyor... Ne yapsam olmuyor. Yavaş yavaş
çamurdan bir heykele dönüşüyor gibi hissediyorum, yerinden dahi
kıpırdayamayacak kadar ağır kol ve bacaklarım.
***
Yağmur yine yağsa. Yağarken güzeldi herşey, temiz görünüyordu.
Taşlaşmış çamurlar dahi dayanamaz yağmura bu dünyada.
***
Gözyaşı oluklarına kadar tastamam bir çamurdan heykelim ben bu
gece, yağmur gözlerimden odamın zeminine yağsın diye...

Hiç yorum yok: