Var
ya… ben bu başlık atma işini beceremiyorum be okuyucu. Her şeyi yazıveriyorum
oraya, başlıktan sonrası sırf laf kalabalığı gibi oluyor.
Yazasım
gitti şu anda resmen, ama seni biraz boşladım bu aralar, canın sıkılmıştır
herhalde. Benim de canım sıkıldı bu geçen zamanda okuyucu sorma, başka bir
işlere giriştim ki ömrümden yiyor, gerçi o seni ilgilendirmez pek. Hem sen bu
aralıktan bihaber olmalısın. Toptan okuyorsun değil mi lan? Aferin. Otur adam
gibi oku, süründürme ayıp, günah… arkandan ağlar… ağlarım.
Yemin
ederim ağlarım, yaparım bunu.
Arkadaş…
başlığa takıldım, ne yazacaktım - neler yazdım yine. Gerçekten de laf
kalabalığı oldu. Neyse tamam, o başlığı oraya boşuna koymadık herhalde.
Arkadaşlardan bahsetmem lazım, diğerlerinden de… diğerlerinin ne olduğunu merak
etmiyor musun? Ben ediyorum, çünkü o başlık altında tam olarak neden
bahsedeceğimi ben de bilmiyorum şu anda. Az sonra anlarız… Hehehehe! (bkz.
pişkin pişkin gülmekler…)
…
Arkadaşlar
hep az olanlar sanırım. Az bildiğin, seni az bilen… az gösterdiğin kendinden ve
onlardan az gördüğün… Biraz merak edersin filan, ama yine de çok içeri girsin
istemezsin. Olduğu yerde iyidir çünkü, onun yeri orasıdır. Yoklukta gideri
vardır elbette, olacaktır da… ama her zaman olmaması yeğdir. Seversin bile
belki, ama az.
Ve
diğerleri… onlar bundan çok ötededirler. İleri ve yahut geride olmak kaydı ile…
uzak ara ötesindeler, kabul et.
Çok
sevdiklerin yok mu, uzak kalmaktan nefret ettiğin insanlar? Onların hiçbiri
arkadaşın değil, öyle değil mi? Sevgilin var mesela adı üzerinde (okurken
aklına geldi biliyorum, gelmediyse de ya sevgilin yok, ya da o senin eşekliğin
okuyucu kusura bakma… o ilişkiyi de bir gözden geçirmende fayda var bence.), sonra
kardeşin var, annen-baban (belki) ve kardeşin gibi olan var… ve daha kim bilir
kimler, neler var.
Bir
de ne yapsa olamayan, olduramayanlar var. Gülümsüyorsun geniş geniş, ama sen de
bunlardansın birileri için, emin ol. Şimdi, tam da şu anda senin için; “Ulan ne
gereksiz adam/kadın be!” ,ya da; “Yaa… yok, yok. Onu çağırmayalım.” , diyorlar.
Hoş bir his değil, değil mi? Ya bırak. Harika bir his. Tanıştığım herkes beni
sevsin istemezdim ben, sen de isteme okuyucu… çok acınası. Sevdiğim herkes bile
beni, benimle aynı oranda sevmemeli, kendileri gibi, içlerinden geldiği gibi
sevsinler. Ya da nefret etsinler. Ama nasıl hissetmeleri gerekiyorsa, nasıl
hissettiriyorsam öyle hissetsinler hakkımda.
Mesela
sen okuyucu… annemsin, ağabeyim, bir tanecik dostum, sevgilim, kedim (çünkü ona
da ben okuyorum şaşırma hemen)… her kimsen osun işte. Sevdiğim (en çok) herkes
ve her şeysin benim için. Haa bu arada yanlış anlaşılma filan olmasın diye
açıklayacağım yine; burada saydıklarım belirli bir sıraya göre dizilmedi, eğer
bir sıralama olacaksa birinci sırada bu saydıklarımın hepsi yan yana olsun
isterim…
Bu
yüzden herkes gitsin boşver, ama sen kal okuyucu. Tamam mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder