Delirdiğini
anladığın o özel anı anlatmak istiyorum… İçinizde bunu yaşamış olan birileri
muhtemelen vardır. Mutlaka vardır onlar. Adamlar her yerde arkadaş, ne biçim
memleketmiş…
Her
neyse, onlarla konuşmuyorum şu anda, bunu bilsinler. Deneyimli birine
anlatılabilecek bir şey değil çünkü bu, bilmeyenler için, ya da yeni
başlayanlar için diyelim -çünkü kulağa daha hoş geliyor bu şekilde- delirmek
konu başlığı altında devam ediyoruz şu andan itibaren. Ama ben çok dürüst bir
insan olduğum için (Yuh! Hala fark etmemiş olamazsın!) ilk yazdığım başlıkta
herhangi bir değişikliğe gitmiyorum. Sen değiştirdim varsayarak okuyabilirsin
ama okuyucu. (Yazar göz kırptı.) Bu kıyağımı da unutma.
…
Ben
yanlış hatırlamıyorsam on dört yaş civarındaydım, okuldan eve dönerken bir gün
aniden ortalama bir otomobil büyüklüğündeki hamam böceği ile burun buruna
geldiğimde, “Evet,” diye düşünmüştüm… “Sanırım kayışı kopardık. Hayırlı olsun!”
O
zamana dek sandığım gibi öyle bir “klik!” sesi filan duymadım kafamın içinde,
ama anlık bir olaydı… her şey bir saniyede olup bitti gibi hissediyorum hâlâ.
Bir de hep merak etmişimdir, o ana kadar halüsinasyon olduğunu bilmeden ne
sanrılar gördüm ve duydum acaba diye. Hatta sonrasında da uzun süre
halüsinasyon olduklarından bihaber şekilde gördüğüm, oturup muhabbet ettiğim
insanlar –ve belki başka şeyler de- olmuştur. Ama bunları şimdi sana anlatacak
değilim okuyucu, o kadar senli-benli olmadık henüz. Şımarma hemen.
Neyse
zaten anlatmam gereken şeyi anlatmam için bu ayrıntılara ihtiyacım olmayacak,
senin de yok. Kendine gel, adamı hasta etme.
Ben
şöyle hissetmiştim kabaca : Bu böcek gerçek olamayacağına göre, kafamda bir
şeyler yanlış çalışıyordu. Devasa böceklerle yaşamak fikri pek eğlenceli
olmadığından da doktora gitmem gerektiğini düşünmüştüm. Oysa tek boynuzlu
atlar, uçan halılar, ya da Alaaddin’in sihirli lambasını filan görseydim oturur
günümü gün ederdim. Yine olsa, yine yaparım. Ama olmadı. Bunların yerine beni
tek hamlede yiyebilecek eklembacaklılar gördüm, dinozorlardan kaçmak zorunda
kaldım… O gün bugündür böceklerden korkarım bak, dinozorlardan da korkuyorum
gerçi ama gündelik yaşantıda pek karşıma çıkma ihtimalleri olmaması
rahatlatıyor bir nebze.
Eh,
tabii sen de takdir edersin ki böyle bir Dünya’ya çocuk getiremezdim! Dünya
değişsin diye doktora gittim.
Ve
Dünya gerçekten de değişti okuyucu, ama iyi mi oldu ondan çok da emin değilim.
Öte
yandan çok da fark etmiyor aslında, zira benim içinde bulunduğum Dünya hâlâ
senin bildiğinden biraz farklı sanırım. Her şey gerçek değil, iyi ki değil.
Tanrı, hayal gücünü kutsasın! Bu Dünya’ya tonlarca çocuk getirebilirim!
“Tonlarca
çocuk” hoş olmadı… ama kağıt üzerinde her şey olabilir. (nokta)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder