Komik…
Geçtiğimiz
günlerde (aslında sanırım beş ay filan oldu ama aldırma, çünkü burada zaman
mefhumu yok) anneannemi kaybettik. Böyle söyleyince ölmüş gibi algılanıyor,
değil mi? Aynı yanılgıya o gün düşen arkadaşlarım da olmadı değil… ama ölmedi,
neyse ki. Hem ölmüş olsa söze “komik” diye başlayacak kadar da eşek değilim
herhalde. Saçmalamayın… çok seviyorum ben onu.
Neyse,
kayboldu işte. Nasıl mı? Annemle birlikte semt pazarına gitmek istemiş ve
gitmişler. Ama bahsi geçen kadının seksen yaşında, yine seksen kilo, kemik
erimesinden muzdarip, bastonlu bir kadın ve bulunduğumuz muhitin de her
santimetre karesinin yokuşlardan oluştuğunu düşünürsen daha pazara ulaşamadan
yorulduğunu anlatmama pek de gerek olmayacaktır sanırım. Nitekim, pazarın
yakınındaki bir parkta oturmuşlar dinlenmek için. Gel gör ki, anneannem
oturduktan sonra pazarda dolaşıp, sonra da eve geri dönmek için yeterli gücü
olmadığına kanaat getirmiş ve orada kalmaya karar vermiş. Daha doğrusu annem
ona, orada beklemesini alışveriş yapıp eve gideceğini ve tekerlekli sandalyeyle
onu oradan alacağımızı söylemiş. Anneannem de bunu kabul etmiş.
Buraya
kadar bir sorun var mı? Yok. Ama aslında iş hiç de öyle değil. Çünkü bizim
Sabiha sıkıntıdan mıdır, yoksa kendi kendine gücünü ispat etme çabasından mı
tam olarak bilemediğimiz bir sebeple oradan kalkıp eve kendi başına gelmeye
karar vermiş bir anda. Ve kalkmış… ama biraz ilerledikten sonra yine yorulup
bir apartmanın önündeki duvarın dibine oturmuş dinlenmek için. Ama öyle kuytu
bir yerden bahsediyorum ki onu orada görmek mümkün değil… bu yetmezmiş gibi,
bir de önüne otomobilini park etmiş adamın biri… ve zaten ufacık bir kadından
bahsediyoruz.
Bu
esnada annem, eve dönerken parka uğramış nasıl diye bakmak için… ama ne görsün?
Hiç… anneannem yok, bıraktığı yerde. Etraftakilere sormuş filan, böyle böyle
bir kadın gördünüz mü diye. Evet, birisi gerçekten de görmüş. Rivayete göre
anneannemi “kızı” gelip almış. Ama sorun şu ki, anneannemin annem ve teyzemden
başka kızı yok… annemin onu oradan almadığını biliyoruz ve teyzemse yurtdışında
yaşıyor. Yani, ya başka birinden bahsediyorlar, ya da anneannem kaçırıldı! Aman
Tanrı’m!
Ha…
aslında bu noktada araya girmem gerekir, çünkü o sıralarda bir takım problemler
vardı ve gerçekten de bir an için (kısacık bir an, ama yine de…) kaçırıldığını
düşündük.
Her
neyse… sonra annem panikleyerek beni aradı, anneannemi bulamadığını ve aşağıdan
(nispeten daha düz olan bir sokaktan) gelmeye çalıştığını tahmin ettiği için
oradan eve geleceğini söyledi. Ben de diğer taraftan parka doğru inecek ve evin
etrafında 360 derecelik bir açıyla arama çalışmalarımızı yürütecektik. Peki,
tabii ki bunu yapacaktım. Apar topar çıktım evden, aradım taradım… yok. Geri
döndüm, annem de eve ulaşmıştı. O da bulamamış. E, iyi de… nereye gider bu
kadın? Bir şekilde karşılaşmamız gerekmez miydi? Evet. Neden karşılaşmadık
peki? Kimse bilmiyor. Olumlu düşünmeye çalışıyoruz… semtimiz iyi ve özverili
insanlarla dolu, yani ne bileyim belki bir dükkana filan girmiştir,
oturtmuşlardır, dinleniyordur.
Eve
döndük, tekerlekli sandalyeyi alıp tekrar dışarı çıktık. Çünkü bulduğumuzda
muhtemelen eve dönemeyecek kadar yorulmuş olacaktı… neticede bulduğumuzda
gerçekten de öyleydi.
Annemin
eve geldiği yolda aramaya karar verdik, çünkü orada ufak tefek pek çok dükkan
var. Ben sandalyeyle arkadayım, annemse önden gidiyor hızlı hızlı. Telefonum
çaldı, annem… bulmuş. Nerede? İşte az evvel bahsettiğim kuytu köşede otururken…
hemen yanlarına gittim.
“Anneanne!
Korkuttun bizi. Neden beklemedin?”
“Ne
yani, ben kendim gelemez miyim? Aciz miyim ben?”
“Estağfurullah…
ama endişelendik ulaşamayınca. Hadi otur da gidelim eve.”
“Kendim
giderim ben, onunla gitmem sakat gibi…”
Bu
konuşma bu şekilde epeyce sürdü, ama neticede ikna edip sandalyeye oturttuk ve
eve çıktık.
Kısacası
bir saat kadar kadını aradık, korktuk, endişelendik, yardımcı olmaya çalıştık,
seksen kiloyu yokuş yukarı iterek eve çıkardık ve azarlandık. Hem de ne
azarlanmak!
Üstelik
ne var biliyor musun okuyucu? En fenası… Ben, karakter olarak bu kadına çok
benziyorum. Tanrı doğacak çocuk ve torunlarıma şimdiden sabır versin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder