Pazartesi, Kasım 04, 2013

Nezaket Yalanı

Beni özledin mi okuyucu? Biliyorum beklettim biraz… kusuruma bakma, tamam mı?
Hah! İşte bundan konuşalım bugün biraz. Nezaket palavrası… Mesela senin beni bekleyip beklememen aslında benim umurumda değil ve az evvel sana karşı dürüst olmadığım için özür dilerim. Ve bu özrün biraz önceki gibi nezaketen ifa edilmiş bir hareket olmadığından emin olabilirsin. Ben sanırım içten içe seni seviyorum okuyucu… Hiçbir şey için değilse bile, sırf bu yüzden sana karşı hep dürüst olacağım. Ama nazik olmak zorunda değilim, bunu netleştirelim. Fazlasını bekleme, çünkü fazlasını verebilmem mümkün değil. Ben hep patavatsız bir insan oldum, ama samimiydim. Bu yüzden kendimi tutmayı da, kendini tutanları da sevmiyorum. Anlatabildim mi?
Yani kendini tutmak çoğu zaman yapabileceğin en büyük samimiyetsizlik değil midir? Önce tabii ki kendine, sonra da o tavrı takındığın kişiye (kişilere) karşı samimiyetsiz olmanı gerektirecek nezaketin neresinde nezaket?
Bir de söylemeden edemeyeceğim… sanırım biz millet olarak nezaket ve zarafeti birbirine karıştırıyoruz fena halde. Nezaketen yapılan işlere bir dönüp baksana Allah aşkına… hep yalan gibi görünmüyorlar mı? Tamam işte diyeceğim o ki nezaket palavrası ardında saklanıp, yalandan zarafet sahibi görünmeye çalışan kaba saba adamların ve kadınların yapacağı şey bu… yalan gibi… değil… gibisi fazla işte!
Öyle… yalan. Neden? Çünkü yalan söylemek kolaydır ve pek çok şeyden sıyrılmanı sağlar. En bodoslama örneği olarak da “karşındakini incitmemek için söylediğin yalanlar”ı göstermek istiyorum okuyucu. Yaptın sen de bunu biliyorum, hepimiz yaptık. Çok güzel bir nezaket örneği gösterdik, ama bencildik, yalan söylüyorduk ulan işte adı üzerinde… samimi filan değildik. Zarif filan da değildik ve hiç olacak gibi de değiliz pek çoklarımız… kendimizi kandırmayalım.
Ama benim zoruma gidiyor işte geri zekâlı, senin gitmiyor mu? Geçip karşıma dünyanın en nazik ve zarif insanını oynasan (evet, oynasan dedim, çünkü gerçek olduğuna inanmayacağım!) bir bit yeniği ararım o tavırda.
Tutma kendini, doğru ol. Dürüst ol, canımı ye okuyucu! (yazar mahalle delikanlısı gibi göz kırptı son cümlesini kurarken, o hareketi biliyorsun…) Hahahaha! Dur! Sinirlerim bozuldu kendi tipimi düşününce…
Mola.


Tamam. Ne diyordum?
Hah! Lütfen dürüst ol okuyucu. Bırak, sana kaba desin öküzler. Ben seni sadece o halinle seveceğim.
Biliyorum, umurunda değil.

Demek istediğim de tam olarak buydu zaten.

Hiç yorum yok: