Zaman
zaman renklere takılıyor kafam… Garip şeyler bunlar, vallahi bak. Bir
düşünsene, lütfen.
Arada
kaldıysan daima pembe olanı seç. Kadınsı yanı umurumda değil. Pembe kadar
kafası karışık bir renk daha bulamazsın. Neyin yanına koyarsan koy, hangi
koşulda olursa olsun yanına geldiği şeyi bütünler şu ya da bu şekilde… ve bozar
aynı zamanda. İşte bu yüzden pembeyi seviyoruz ve nefret de ediyoruz aynı
zamanda okuyucu. Benimle misin?
Tamam,
evet… kabul ediyorum ben öküzün tekiyim, kadın demeye bin şahit gerekli filan.
Ama bu pembeyi sevemeyeceğim anlamına gelmez. Mesela geçenlerde giysilerimin
–iç çamaşırı bazında konuşuyorum- çoğunun pembe olduğunu fark ettim. İlginç
değil mi sence de? Yani hayatım boyunca kendimi hep kapkara bir kadın olarak
görmüşümdür oysa. Çekmeceyi açıp pembenin her tonunu bir arada görmek çok garip
geliyor bazen. Ama hoşuma da gidiyor. Yüzeydeki “karadul” imajımla da gayet
örtüşüyor bence bu şeker pembesi olayı, biraz daha ayrıntılı düşünürsek.
Hahaha
ulan! Uyarmıyorsun da okuyucu, haddinden fazla bilgi verdim sana sanırım. Esas
takıldığım şey bile değildi bu üstelik. Her neyse…
Diyeceğim
o ki, mesela şunu şu renkle karıştırırsan bu renk olur... vs. Neden böyle bu
işler? Ya da siyah ve beyaz (ki bir Beşiktaşlı olarak çok severim) neden renk
değil de ton olarak adlandırılmış? Sonra bu renk denen nanelerin isimlerini
kim, ya da kimler bulmuş acaba çok merak… bir de kahverengi neden kahverengi?
Her birinin sarı, yeşil, mavi, mor, kırmızı, pembe… gibi isimleri varken
kahverengi için isim bulamamışlar mı? Hadi diğer renkleri tanımlayacak çok
fazla seçenek vardı da ondan böyle düşünmüşler desem, kahverengi bir tek
kahvede mi var? İlk aklıma geleni söylüyorum : toprak?
Renklerin
isimleri nereden gelmiş diye oturup kafa patlatmak çok eğlenceli ama araştırma
yapmaya çok üşendim be okuyucu… Biliyorsan sen söyle, uğraştırma beni akşam
akşam. Bak işim gücüm var. Bir de sen üstüme gelme gözünü seveyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder