Pazartesi, Kasım 04, 2013

Pembeli Morlu

Zaman zaman renklere takılıyor kafam… Garip şeyler bunlar, vallahi bak. Bir düşünsene, lütfen.
Arada kaldıysan daima pembe olanı seç. Kadınsı yanı umurumda değil. Pembe kadar kafası karışık bir renk daha bulamazsın. Neyin yanına koyarsan koy, hangi koşulda olursa olsun yanına geldiği şeyi bütünler şu ya da bu şekilde… ve bozar aynı zamanda. İşte bu yüzden pembeyi seviyoruz ve nefret de ediyoruz aynı zamanda okuyucu. Benimle misin?
Tamam, evet… kabul ediyorum ben öküzün tekiyim, kadın demeye bin şahit gerekli filan. Ama bu pembeyi sevemeyeceğim anlamına gelmez. Mesela geçenlerde giysilerimin –iç çamaşırı bazında konuşuyorum- çoğunun pembe olduğunu fark ettim. İlginç değil mi sence de? Yani hayatım boyunca kendimi hep kapkara bir kadın olarak görmüşümdür oysa. Çekmeceyi açıp pembenin her tonunu bir arada görmek çok garip geliyor bazen. Ama hoşuma da gidiyor. Yüzeydeki “karadul” imajımla da gayet örtüşüyor bence bu şeker pembesi olayı, biraz daha ayrıntılı düşünürsek.
Hahaha ulan! Uyarmıyorsun da okuyucu, haddinden fazla bilgi verdim sana sanırım. Esas takıldığım şey bile değildi bu üstelik. Her neyse…
Diyeceğim o ki, mesela şunu şu renkle karıştırırsan bu renk olur... vs. Neden böyle bu işler? Ya da siyah ve beyaz (ki bir Beşiktaşlı olarak çok severim) neden renk değil de ton olarak adlandırılmış? Sonra bu renk denen nanelerin isimlerini kim, ya da kimler bulmuş acaba çok merak… bir de kahverengi neden kahverengi? Her birinin sarı, yeşil, mavi, mor, kırmızı, pembe… gibi isimleri varken kahverengi için isim bulamamışlar mı? Hadi diğer renkleri tanımlayacak çok fazla seçenek vardı da ondan böyle düşünmüşler desem, kahverengi bir tek kahvede mi var? İlk aklıma geleni söylüyorum : toprak?
Renklerin isimleri nereden gelmiş diye oturup kafa patlatmak çok eğlenceli ama araştırma yapmaya çok üşendim be okuyucu… Biliyorsan sen söyle, uğraştırma beni akşam akşam. Bak işim gücüm var. Bir de sen üstüme gelme gözünü seveyim.

Hiç yorum yok: